© David Lawson / WWF-UK
Leopar
© David Lawson / WWF-UK
1. Leopar
Panthera pardus
Dünya genelinde nesli tehlike altında bir tür olan leopar, son derece karizmatik bir canlı. Kafkasya leoparı, Türkiye’nin kuzeydoğusunu da içine alan Kafkasya bölgesinde yaşar. Ancak, doğal yaşam alanı gittikçe daralmaktadır. Kafkasya leoparının korunmasına yönelik çalışmalar, bu türün yaşadığı doğal ormanların ve ormanların içindeki diğer canlı türlerinin de korunmasını sağlayacaktır. Doğal yaşam alanları ve av kaynaklarının azalması onları insanların yaşadığı yerlere yönlendirmiş ve bu da genellikle vurularak ya da zehirlenerek öldürülmelerine yol açmıştır. Yasa dışı avcılık en büyük düşmanıdır.  
 
© Tim Irvin / WWF-Canada
Boz ayı / Grizzly Bear
© Tim Irvin / WWF-Canada
2. Bozayı
Ursus arctos
Ayılar, masallara konu olan, kimi zaman korku ve merakla takip ettiğimiz canlılardır. Bozayılar, ülkemizde özellikle Doğu Karadeniz’de biyolojik çeşitlilik açısından büyük önem taşıyor. Kaçak avcılık ve yaşam alanlarının yok olması bozayıların varlığını sürdürme olanaklarını daraltmaktadır. Sayıları giderek azalan bozayıların korunması, hem yaşadıkları ormanların hem de ormanları mesken tutan diğer canlıların korunmasını sağlayacaktır.
 
© © Chris Martin Bahr / WWF
Şişe Burun Yunus (Delphinus delphinis)
© © Chris Martin Bahr / WWF
3. Yunus (Tırtak)
Delphinus delphis
Çok hızlı yüzen bir yunus türü olan ve gemilerin önünde oluşan dalganın içinde yüzmeyi seven Tırtak, Türkiye'nin bütün denizlerinde ve dünyada büyük okyanusların farklı kısımlarında yaygın olarak yaşar. Tırtak, yunusların arasında en renkli görünüme sahip olan türdür.1960'lı yıllardan itibaren Akdeniz ve Karadeniz'deki tırtak popülasyonunda çok büyük bir azalma görülmüştür. Son 40 yıl içinde türün nüfusu aşırı avlanma ve yaşam alanlarının bozulması sonucu %50 düşmüştür.
 
© Jacques Trotignon / WWF
Akdeniz foku
© Jacques Trotignon / WWF
4. Akdeniz foku
Monachus monachus
Akdeniz foku, ürkektir ve diğer yüzgeçayaklı türlerine göre daha az sosyal bir canlı olup, genelde tek dolaşır. Türkiye kıyılarında; Marmara, Ege ve Akdeniz'de belirli sahillerde yaşar, ıssız ve yapılaşmamış kayalık kıyıları sever. Yaşam alanlarının tahribi, kirlilik, kasti öldürülmesi (eskilerde yağı ve derisi için) ve yasa dışı trol ve gırgır avcılığı karşı karşıya bulunduğu ana tehditlerdir. IUCN (Dünya Doğayı Koruma Birliği) kriterlerine göre nesli kritik derecede tehdit altında olan bir türdür.
 
© Halim Diker / WWF-Türkiye
Saz kedisi yavrusu (Felis chaus)
© Halim Diker / WWF-Türkiye
5. Saz kedisi
Felis chaus
Saz kedisi, iri bir yaban kedisidir. Deniz, göl ve nehirlerde yer alan sazlık ve çalılık alanlarda yaşar. Ege Bölgesi, Orta Anadolu, Akdeniz Bölgesi ve Doğu Anadolu Bölgesi’nde çok nadir olarak görülür. Avcılık ve doğal yaşam alanlarının kaybı, bataklıkların tarım alanına dönüştürülmesi, kemirgenlerle mücadele sonucu avlandığı hayvanların azalması gibi nedenlerden ötürü saz kedisi ülkemizde nesli tehlike altında bulunan türler arasındadır.
 
© Cüneyt Oğuztüzün
yaban koyunu
© Cüneyt Oğuztüzün
6. Yaban koyunu
Ovis orientalis
Tek bir yerin dışında tümüyle yok olan yaban koyunu, sarp yükseklikler ve derin vadilerle kaplı bozkırlarda yaşar. Yaban koyununun erkek bireyleri, dişiler için kafa kafaya vuruşur, zıplayıp bedenlerini çarpıştırarak ilginç bir görüntü oluşturur. Aşırı avcılık nedeniyle sayıları azalan Anadolu’nun son yaban koyunları, Konya’nın Bozdağı’ndaki koruma sahasında yaşamlarını sürdürür.
 
© Aykut İnce / WWF-Türkiye
Meles meles
© Aykut İnce / WWF-Türkiye
7. Porsuk
Meles meles
Geceleri seven, gündüzleri ise yeraltındaki tünellerde ya da inlerde geçiren porsuk, Türkiye’nin hemen her yerinde, görülür. Yaşadıkları inler, nesiller boyu kullanılarak genişletilir ve gelişmiş tünel sistemleri haline gelir. Ürkek ve insanlardan uzak durmayı tercih eden porsuklar avlanmaları ve yaşam alanlarının kaybı nedeniyle sayıları azalmaktadır. Koruma altındadır ve avlanması yasaktır.
 
© Cüneyt Oğuztüzün / WWF-Türkiye
Lepus europaeus
© Cüneyt Oğuztüzün / WWF-Türkiye
8. Yaban tavşanı
Lepus europaeus
Ağaç ve çalı altlarında çok iyi gizlenerek dinlenebilen ve uyuyabilen yaban tavşanı, Türkiye’nin hemen her yerinde bulunur. Doğadaki avcıları yırtıcı kuşlar, tilki, kurt, vaşak, çakal, saz kedisi ve kuyruksürenlerdir. En büyük tehdit, av baskısıyla insanlardan gelmektedir.
 
© Halim Diker
Hystrix indica
© Halim Diker
9. Oklu kirpi
Hystrix indica
Ege, Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde görülen oklu kirpi, yalnızca geceleri ve alacakaranlıkta aktiftir. Gündüzleri ağaç altında açtığı tünellerde, mağaralarda ya da sık çalılıklar arasında dinlenir. Habitat bozulması, avlanma ve tarım ilaçları yaşamlarını tehdit eden en büyük etkenlerdir. Yavruları yırtıcılar tarafından avlandığından yayılmaları sınırlıdır. Koruma altındadır ve avı yasaktır.
 
© David Lawson / WWF-UK
Lynx lynx
© David Lawson / WWF-UK
10. Vaşak
Lynx lynx
Antik dünyada, erdemlerin sembolleştirilmesinde karşımıza çıkan vaşak; yırtıcı sesi, karizmatik görüntüsüyle dikkat çeker. Vaşak türünün Güneydoğu Avrupa ve Güneybatı Asya'daki dağılımı dağınık ve küçük alanlardır, ormanlarda yaşar. Avrupa'da bazı alt türleri kritik olarak tehdit altındadır. Tehditlerin başında; habitat kaybı, kaçak avlanma ve yararlandığı besinlerin azalması yer alır.
 
© David Lawson / WWF-UK
Vulpes vulpes
© David Lawson / WWF-UK
11. Kızıl tilki
Vulpes vulpes
Kızıl tilki, diğer etçil türlere göre en geniş coğrafi yayılışa sahip olan bir türdür. Çeşitli habitatlarda, hatta insana yakın alanlarda ve yoğun tarım alanlarında yaşayabilir. Kızıl tilkiye yönelik en büyük tehditler arasında; kürkü nedeniyle zehirlenerek avlanması, tarımsal ilaçlarla zehirlenme, yaşam alanlarının yok olması gelir. Tilki, fare gibi tarımsal üretim açısından zararlı görülen hayvanların popülasyonlarını dengede tutması nedeniyle çiftçinin dostudur.
 
© Chris Martin Bahr / WWF
Canis lupus
© Chris Martin Bahr / WWF
12. Kurt
Canis lupus
Kurt tüm dünyada masallarda, mitolojik öykülerde, tarihe yön veren olayların hikâyeleştirilmesinde en çok kullanılan canlı türlerindendir. Bu karizmatik tür insanların kurtları vurmadığı ve yiyecek bulabildikleri her yerde yaşayabilmektedir. Ülkemizin tüm bölgelerinde yaygın olarak bulunmakla birlikte evcil hayvanlara zarar verdiği düşünülerek yasa dışı avlanmaktadırlar. Nesli tehdit altında olduğu için avlanması yasak bu tür aslında insanın yaşam alanlarına girmeyi tercih etmez. Havaların çok soğuk olduğu dönemlerde avlayacağı besin bulamadığı için zaman zaman yerleşim yerlerini yiyecek bulmak için ziyaret eder.  Yaygın kanının aksine çok aç kalmadıkça ve kıstırılmadıkça insanlara saldırmazlar.
 
© Frederick J. Weyerhaeuser / WWF
Caracal caracal
© Frederick J. Weyerhaeuser / WWF
13. Karakulak
Caracal caracal
Karakulak popülasyonu, doğal olarak Afrika ve orta Asya'da yaşar. Karakulak; yarı çöllerden savanlara, çalılık alanlardan nemli ağaçlıklara, her dem yeşil dağ ormanlarına kadar geniş bir habitat çeşitliliğini tercih eder. En çok sevdiği yaşam alanı ise kurak ağaçlıklar ve yağış miktarının az olduğu bölgelerdir. Yaşam alanlarının daralması ve kaçak avlanma en önemli tehditlerdir. Avlanması yasak bir türdür ve uluslararası ticareti yasaktır. .
 
© Mandal Ranjit / WWF
Hyaena hyaena
© Mandal Ranjit / WWF
14. Çizgili sırtlan
Hyaena hyaena
Sırtlangiller familyasından küçük bir sırtlan türü olan bu canlı, zarif bir yapıdadır. Sırtında bulunan kıllarını korkutmak için havaya diktiğinde olduğundan daha büyük gözükür. Rengi gridir ve tüm vücudunda belirgin siyah çizgileri vardır. Yarı çöl ve kurak bölgelerde, yalnız olarak yaşamayı sever. Son yıllarda yaşam alanlarının yok edilmesi, görüldükleri yerde öldürülmeleri ve zehirlenmeleri nedeniyle sayıları hızla azalmaktadır.
 
© Başak Avcıoğlu
Rubicapra rubicapra
© Başak Avcıoğlu
15. Çengel boynuzlu dağ keçisi
Rubicapra rubicapra
Doğu Karadeniz ve Doğu Anadolu'daki dağlarda yaşayan, ''kayaların usta tırmanıcısı'' olarak bilinen çengel boynuzlu dağ keçisi, kaçak avcılık tehdidi altındadır. Dişiler sadece yılda 1-2 yavru dünyaya getirebilmekte ve bu yavruların da hayatta kalabilme oranları çok düşüktür. Özellikle son 20 yılda, yaşadıkları birçok alanda sayıları azalmış, bazı yerlerde de yok olmuştur.
 
© Hartmut Jungius / WWF
Capra aegagrus
© Hartmut Jungius / WWF
16. Yaban keçisi
Capra aegagrus
Beş ile on hayvandan oluşan küçük sürüler halinde dolaşan yaban keçisi, yamaçlarda ve yüksek dağ bölgelerinde barınır. Yaban keçisi, insana ve yerleşim yerlerine karşı uyanık değildir, bu nedenle insanlar kolayca onları avlayabilmektedirler. Bu hayvanların sivri boynuzları özellikle Kafkasya ülkelerinde hediyelik eşya olarak satılır. Kaçak avcılık bu türü tehdit eden en önemli etkendir.
 
© Halim Diker
Sciurus anomalus
© Halim Diker
17. Anadolu sincabı
Sciurus anomalus
Anadolu Sincabı bol tüylü kuyruğu, püsküllü kulaklarıyla ormanlarda, parklarda, bağ ve bahçelerde görülür, ağaçlarda yaşar. Sincaplar bitki yayılışında önemli ekolojik role sahiptir. Yaşam alanlarındaki olumsuz değişiklikler ve bilinçsizce yapılan avlanmayla sayıları büyük ölçüde azalmıştır.
 
© Halim Diker
Nannospalax ehrenbergi
© Halim Diker
18. Kör fare
Nannospalax ehrenbergi
Doğu Akdeniz, Güneydoğu ve Doğu Anadolu’nun güney kısmında görülen kör fare, yer altında kazdığı tünellerde yaşar. Toprak üstüne çok nadir çıkar. Gözleri köreldiği için bu adı almıştır. Ön dişleri çok gelişmiştir ve ağzı kapandığında dişleri dışarıda kalır. Bu sayede çok hızlı tünel kazar. Sık ormanlık alanların dışında kalan stepler, tarlalar ve çayırlık açık alanlarda yaşar. Yırtıcı kuşlar ve yırtıcı memeliler tarafından avlanır. Türün en önemli işlevi büyük yırtıcı memelilere besin teşkil etmesidir. Ayrıca tarım amaçlı kullanılan ilaçlamalar türe büyük zarar vermektedir.
 
© .
Rousettus aegyptiacus
© .
19. Mısır meyve yarasası
Rousettus aegyptiacus
İri gözleriyle dikkat çeken Mısır meyve yarasasının boyu 15 cm’yi, kanat açıklığı ise 60 cm’yi bulur. Yaklaşık olarak 20 yıl yaşar. Ülkemizde genelde Doğu Akdeniz'de görülür. Sulu meyve ve nektarla beslenir. Mağaralarda yaşayan bu türün yaşam alanlarının tahrip edilmesi ve tarım ilaçları nedeniyle zehirlenmesi en çok maruz kaldığı tehditlerdir. Maruz kaldığı en büyük potansiyel tehlike tarım ilaçlarıdır.
 
© Y.-J. Rey-Millet / WWF
Canis aureus
© Y.-J. Rey-Millet / WWF
20. Çakal
Canis aureus
Çakal, Marmara Bölgesi’nde özellikle Trakya’da, Karadeniz, Ege ve Akdeniz kıyılarında ve Güneydoğu Anadolu’nun alçak bölgelerinde yaşar. Genellikle nehir ve göllere yakın çalılık, sazlık ve ormanlık alanlarda bulunur. Ülkemizde tarım alanlarının açılması, bataklıkların kurutulması, nehir yataklarının ıslahı,zirai ilaçlar ve beslendikleri türlerin azalması nedeniyle çakalların nesilleri tehlike altındadır.
 
© Sanchez & Lope / WWF
Cervus elaphus
© Sanchez & Lope / WWF
21. Ulugeyik
Cervus elaphus
Türkiye’de orman alanlarının tahrip olması sonucu, geyiklerin sayıları da gittikçe azalmaktadır. Ulugeyiğin Türkiye’deki sayısı en iyimser tahminle yaklaşık 1500 kadardır. Kaçak avcılık, meraların yoğun kullanımı ve doğal yaşam alanlarının yok olması sayılarının azalmasına yol açmaktadır.
 
© Hartmut Jungius / WWF
Gazella subgutturosa
© Hartmut Jungius / WWF
22. Ceylan
Gazella subgutturosa
1950'lere kadar Güneydoğu Anadolu'da çok yaygın olarak görülen, güzelliği ve ürkekliğiyle dilimizdeki pek çok sözde geçen ceylanın populasyonları oldukça azalmıştır. Habitat kaybı, yasadışı avlanma başlıca tehditlerdendir.
 
© Michel Gunther / WWF
Dama dama
© Michel Gunther / WWF
23. Alageyik
Dama dama
Akdeniz bölgesinde, alt kısmı makilerden oluşan kızılçam ormanlarında görülen alageyiğin yaşam alanları; Akdeniz'in Anadolu'daki tüm kıyıları ile İzmir civarında görülmektedirler. Bilinçsiz sürdürülen avcılık nedeni ile nesilleri yok olma sınırına gelen, 1960 yılından sonra ülkemizde yok olma aşamasına gelmiş; alınan önlemler sayesinde 2000 yılında sayıları 500'ü aşmıştır. Alageyiğe çok az da olsa Manavgat, Taşagil, Çatalan Ormanı (Adana) ve Aksu Vadisi’nin üst kısımlarında da rastlanmaktadır.
 
© Can Çokçalışkan / WWF-Türkiye
Mustela nivalis
© Can Çokçalışkan / WWF-Türkiye
24. Gelincik
Mustela nivalis
Uzun boyu ve kısa ayaklarıyla küçük memelilerin en sevimlisi olan gelincik; ormanlık alanlarda, dağlarda, bataklıklarda ve kumullarda yaşayabilir. Halk arasında gelinciklerin, avlarının karşısında dans ederek avlarını hipnotize ettiklerine inanılır. Geleneksel tarım yöntemlerinin değişimiyle yaşam alanlarının değişmesi ve şehirlerin genişlemesiyle ihtiyaç duydukları doğal ortamlar oldukça daralmıştır.
 
© Cüneyt Oğuztüzün / WWF-Türkiye
Spermophilus citellus
© Cüneyt Oğuztüzün / WWF-Türkiye
25. Gelengi
Spermophilus citellus
Anadolu yer sincabı olarak da bilinir. Diğer sincaplar ağaçlarda yaşadığı halde,gelengi yeraltı yuvalarında yaşar. Bozkırlarda, bozkır renkleriyle bezenmiş kürküyle öyle uyumludur ki onu yuvasından yiyecek bulmak için hızlıca çıkarken fark etmek çok güçtür. Yılda sadece bir kez yavrulayan gelengi, tarım alanlarına dönüştürülmüş çayır ve meraların yok olması en büyük tehdittir.
 
© Sanchez & Lope / WWF
Lutra lutra
© Sanchez & Lope / WWF
26. Su samuru
Lutra lutra
Utangaç yapısı nedeniyle su samurunun gözlenmesi güçtür. Su geçirmez iki kat kürkü, vücudunda ısı yalıtımı sağlar. Yuvasını nehir kenarlarında bulunan ağaç kökleri veya yoğun sazlıklar arasına yapar. Yaşam alanlarının yok edilmesi, kürkleri nedeniyle avlanılması, tarım ilaçlarının sulara karışması ve balık çiftliklerinden beslenmeleri nedeniyle öldürülmeleri karşı karşıya bulundukları başlıca tehditlerdir. Su samuru, Bern Sözleşmesi kapsamında koruma altındadır.
 
© WWF-Türkiye
Türkiye'nin Canı
© WWF-Türkiye
27. Kum köpekbalığı
Carcharhinus plumbeus
Kum köpekbalığının Akdeniz’de bilinen tek üreme alanı, Gökova Özel Çevre Koruma Bölgesi’nde bulunan Boncuk Koyu’dur. Küçük omurgalı balık, vatoz, küçük köpekbalığı ve yumuşakçalarla beslenir. Kirlilik ve balıkçılık nedeniyle tehlike altındaki türler arasındadır.
 
© Michel Gunther / WWF
Açık denizde yüzen bir Caretta caretta
© Michel Gunther / WWF
28. İri başlı deniz kaplumbağası
Caretta caretta
Yeryüzündeki serüvenleri 110 milyon yıldır devam eden iri başlı deniz kaplumbağasının Akdeniz’deki en önemli yuvalama alanları Yunanistan ve Türkiye’dedir. Ülkemizin Akdeniz kıyılarında 20 yuvalama kumsalı bulunur. Nesli tehlike altındadır. Başlıca tehditler; Üreme, beslenme ve kışlama alanlarının tahrip edilmesi, tesadüfi avcılık ve denizel, karasal kirliliktir. Dünyada her sene binlerce deniz kaplumbağası balık ağlarına, uzun mesafeli oltalara, trol ağlarına yakalanarak ölmektedir. Deniz kaplumbağaları denizde yüzen plastik malzemeleri deniz anası sanıp yediği için boğulabilmektedirler.
 
© Jürgen Freund / WWF
Chelonia mydas
© Jürgen Freund / WWF
29. Yeşil deniz kaplumbağası
Chelonia mydas
Yeşil deniz kaplumbağasının Akdeniz’deki popülasyonunun %50’den fazlası Türkiye’dedir. Eti ve yağının bir kısmının yeşil olmasından dolayı yeşil deniz kaplumbağası olarak adlandırılmıştır. Yeşil Deniz Kaplumbağaları tıpkı diğer deniz kaplumbağaları gibi, yetişkinliğe erişme sürecindeki yüksek ölüm oranını toparlamak için her yumurtlama döneminde (bazen bir sezon içinde birden fazla) bir seferde 150’den fazla yumurtayı yuvaya bırakır. Ancak bu türünde üreme, beslenme ve kışlama alanlarının tahrip edilmesi, tesadüfi avcılık ve denizel, karasal kirlilik nedeniyle Akdeniz popülasyonu, önemli derecede tehlike altındadır.
 
© Linda Pitkin / WWF
Epinephelus marginatus
© Linda Pitkin / WWF
30. Orfoz
Epinephelus marginatus
Ülkemiz sularında Ege ve Akdeniz kıyılarında, çok nadir olarak da Marmara Denizi’nde rastlanır. 50 yıldan daha uzun yaşayabildikleri tespit edilmiştir. Zıpkınla avcılık yasa dışı ve aşırı avcılık ve çevre kirliliği nedeniyle tüm Akdeniz genelinde nesli tehlike altına girmiştir.
 
© Brian J. Skerry / WWF
Thunnus thynnus
© Brian J. Skerry / WWF
31. Mavi yüzgeçli Atlantik orkinosu
Thunnus thynnus
Uzun ve hızlı bir yüzücü olan orkinos, Atlantik Okyanusu’nu 60 günden daha kısa sürede yüzebilir. Hızı, avını kovalarken 70 hatta 100 km/saat’e kadar çıkabilir. Boyu 4 m uzunluğa ve ağırlığı 250 kiloya ulaşabilir. Binlerce yıldır Akdeniz’e üremek için gelen bu inanılmaz canlıların nesli, son on yılda görülen aşırı avlanma nedeniyle popülasyonlarında ciddi azalmalar tespit edilmiştir. 
 
© WWF
Psetta maxima
© WWF
32. Kalkan
Psetta maxima
Türkiye sularındaki en iri yassı balıktır. Genellikle Karadeniz kıyılarımızda avlanan ve ticari açıdan önemli türlerden biri olan kalkan balığının sayısı gün geçtikçe azalmaktadır. Etinin lezzeti nedeniyle Kalkan balığının yetiştirilmek üzere başka ülkelere götürülmesi sayısında hızlı azalışa neden olmaktadır.
 
© WWF-Türkiye
Türkiye'nin Canı
© WWF-Türkiye
33. Mersin balığı
Acipenser stellatus
Geçmişte, farklı toplumlarda para ve süsleme figürlerinin üzerinde görülen Mersin balığı, ekonomik değeri olan bir türdür. Ülkemizde yaşam alanı Karadeniz’dir. Yaşamının büyük bölümü denizde geçer, üremek için nehirlere gider. Son 30 yılda, eti ve havyar olarak kullanılan yumurtaları nedeniyle sayıları çok azalmıştır. CITES Sözleşmesi ile koruma altına alınmıştır.
 
© Zankl / WWF
Hippocampus hippocampus
© Zankl / WWF
34. Denizatı
Hippocampus hippocampus
Deniz çayırları yaşam alanıdır. Kuyruğuyla bir bitkiye helezon şeklinde sarılarak tutunur. Küçük kabuklularla beslenir. Nisan-Ekim aylarında yumurta bırakır. Avrupa’da denize kıyısı olan ülkelerde koruma altındadır. Bütün kıyılarımızda avlanması ve toplanması yasaktır. Denizatının ticari olarak kıymetli olması, akvaryumlarda yetiştirilmek üzere toplanması, vücut yapılarının parazit, bakteri ve mantarlara karşı oldukça dayanıksız olmasından ötürü kolayca hastalanmaları sayılarında azalmaya neden olmaktadır.
 
© Erling Svensen / WWF
Anguilla anguilla
© Erling Svensen / WWF
35. Avrupa yılan balığı
Anguilla anguilla
Vücudu uzun, yılan şeklinde ve kaygan olan Avrupa yılan balığının ortalama boyu 65-70 cm’dir. Yılan balıkları acı veya tatlı su göllerinde, dere ve çaylarda bulunur. Acı veya tatlı sularda üremez, üremek için derin denizlere gider. Yumurtladıktan sonra ergin yılan balıkları ölür. Yavruların bir bölümü Akdeniz sularına girer. IUCN tarafından hazırlanan Kırmızı Liste’ye göre kritik olarak tehdit altında olan türler arasındadır.
 
© Hasan Yokeş / WWF-Türkiye
Lichia amia
© Hasan Yokeş / WWF-Türkiye
36. Akya
Lichia amia
Genellikle Akdeniz’de bulunan Akya; bol akıntılı, kıyıdan açıkta yer alan kayalıkları sever. Maksimum uzunluğu bir metreye kadar ulaşır. Nisan-Haziran ayları arasında ürer. Yırtıcı bir türdür. Koruma altında değildir ancak sayısının azaldığı bilinmektedir.
 
© WWF
Salmo trutta
© WWF
37. Denizalası
Salmo trutta
Yaşam alanı Karadeniz Bölgesi olan denizalası, denizler ve tatlı sular arasında yumurtlama göçü yapar. Yaşam alanlarının tahribatı karşı karşıya olduğu tehditlerin başında gelir. Uzatma ağları ve oltayla avlanırken sayılarındaki azalma nedeniyle koruma altına alınmış olup, avcılığı tamamen yasaktır.
 
© Michel Gunther / WWF
Posidonia oceanica
© Michel Gunther / WWF
38. Deniz çayırı
Posidonia oceanica
Akdeniz’e özgü bir deniz bitkisi olan deniz çayırı, sudaki yaşam için oksijen, otçul canlılar için de önemli bir besin kaynağıdır. Koy ve lagün gibi korunaklı ortamlarda yetişen denizçayırı, birçok canlı türü için üreme ve yavruların korunması nedeniyle son derece önemlidir. Bu nedenle denizçayırları tür zenginliğine sahiptir. Teknelerin rastgele demirlemesi, dibi tarayarak yapılan balıkçılık yöntemleri ve kara kökenli kirlilik deniz çayırlarını tehdit eder.
 
© Niall Benvie / WWF
Chamaeleo chamaeleon
© Niall Benvie / WWF
39. Bukalemun
Chamaeleo chamaeleon
Bukalemun, Ege, Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu’da ağaç ve çalılıklarda yaşar. Derisindeki zengin pigment sayesinde hızla renk değiştirebilir. Avlanmak ve düşmanlarından korunmak için bir dalda çok uzun süre hareketsiz durur. Her çeşit böcekle ve diğer omurgasız hayvanlarla beslenir. Özellikle, yırtıcı memeliler ve kuşlar tarafından avlanır. Yaşam alanlarının ikinci konut yapımı, makiliklerin tıraşlanması ve plansız yol yapımı gibi nedenlerle yok edilmesi, ticari olarak toplanıp satılması karşı karşıya olduğu tehditlerdir.
 
© .
Allactaga euphratica
© .
40. Fırat Arap tavşanı
Allactaga euphratica
Fırat Arap tavşanı, sincaptan daha küçüktür. Uzun bir kuyruğu vardır ve arka ayakları da uzundur. Kanguru gibi sıçrayarak koşar. Ülkemizde Orta ve Güneydoğu Anadolu’da bulunmaktadır.
 
© Cüneyt Oğuztüzün / WWF-Türkiye
Rana holtzi
© Cüneyt Oğuztüzün / WWF-Türkiye
41. Toros kurbağası
Rana holtzi
Toros kurbağası dünyada yalnızca ülkemizde, Toros Dağları’nda yaşamını sürdürmektedir ve soyu tükenmek üzeredir. Toros kurbağası, Toroslarda Bolkar Dağı’nda iki ayrı bölgede yaşar; bu bölgelerden ilki Karagöl diğeri de bu gölün 2 - 3 km güneybatısında bulunan Çinigöl’dür. 1960 lı yıllarda yüksek sayılarda oldukları, 2001 yılında ise sayılarının %70 azaldığı tespit edilmiştir. Yıllar önce özellikle Karagöl'e atılan sazan balıkları nedeniyle popülasyonlarında ciddi azalma görülmüştür. Ayrıca yaşadıkları bölge yoğun turizm baskısı altındadır.
 
© Hartmut Jungius / WWF
Falco cherrug
© Hartmut Jungius / WWF
42. Ulu doğan
Falco cherrug
Bir zamanlar bozkırların efendisi olan bu görkemli tür, BM tarafından hazırlanan rapora göre 2030 yılına kadar soyu tamamen tükenecek türler arasında. Yaşam alanlarının azalması, yaşam alanlarında yoğun insan aktiviteleri ve doğadan zorla alıkonulmaları nedeniyle sayıları hızla düşmektedir. Giysisi çok değişken olan Ulu Doğan’ın uçarken kahverengi sırtı ve kanat örtüleri, siyahımsı kanat telekleriyle kontrast oluşturur. Bu tür, havada asılı kalabilir.
 
© John E. Newby / WWF
Neophron percnopterus
© John E. Newby / WWF
43. Küçük akbaba
Neophron percnopterus
Ülkemizde görülen en küçük akbaba türüdür. Havada süzülürken siyah beyaz kanat altı tüyleri ve kama şeklindeki kuyruğuyla fark edilir. Sarı yüzü ve çoğu zaman dik duran kafa tüyleri ilgi çekicidir. Küçük gagası sayesinde diğer akbabaların yiyemediği küçük et parçacıklarını büyük bir titizlikle temizler. Türkiye’de üreyen bu tür, kışı Afrika’da geçirir. Anadolu’da yaygın sayılabilecek bir akbaba türüdür. Leşleriyle beslendikleri evcil hayvanlara verilen ilaçlar ile doğanın çöpçüleri olan bu önemli canlılar zehirlenme, bilinçli zehirleme, vurulma, yuvalarının tahribi ve elektrik tellerine çarpma leşleriyle beslendikleri yaban hayvanlarının yok olması ve doğal yaşam alanlarının yok olması gibi pek çok tehdit sonucu hızla sayıları azalmaktadır.
 
© Arslan Kezer / WWF-Türkiye
Puffinus yelkouan
© Arslan Kezer / WWF-Türkiye
44. Yelkovankuşu
Puffinus yelkouan
Yelkovankuşu, Akdeniz ve Karadenize kıyısı olan ülkelerde bulunur. İstanbul Boğazı'nda suyun az üzerinde sürüler halinde Karadeniz'den Marmara'ya veya Marmara'dan Karadeniz'e hızla uçarlar. Yelkovankuşları göçmen kuşlardır. Kuluçka zamanı haricinde daima denizde yaşarlar. Neredeyse tehdit altında olan bir türdür. Balıkçılıkta tesadüfi avlanma ile ağları takılmaları karşı karşıya oldukları en büyük tehditler arasında. Üreme alanları olan kıyılarda yapılaşma, Karadeniz'in kirlenmesi gibi etkenler bu türlerin varlığını tehdit ediyor.
 
© WWF-Türkiye
Türkiye'nin Canı
© WWF-Türkiye
45. Pasbaş patka
Aythya nyroca
Ülkemizde çoğunlukla sığ, tatlı ve acı sularla, bataklıklarda beslenir ve yuvalar. Genel olarak kahverengi olan bu küçük patka türü, yüzerken beyaz kuyruk altı ile tanınır. Çamur ve suyu süzerek içindekilerle beslenir. Genellikle çift ve küçük gruplar halinde görülen tür, kışın büyük sürüler oluşturabilir. Avrupa’da çok yaygın değildir. Kışı daha çok Kuzey Afrika’da geçirir ancak Türkiye’de kışlayan bireylere de rastlanır.
 
© Gürhan Sinan Özgürlü / WWF-Türkiye
Francoliunus francolinus
© Gürhan Sinan Özgürlü / WWF-Türkiye
46. Turaç
Francoliunus francolinus
Uçmaktan çok yürümeyi tercih eden turaç, Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde yayılım gösterir. Zor görülen ürkek bir kuştur. Uzaktan duyulan ötüşü yüksek, pürüzlü ve tizdir. Otlak, ekin, bataklık ve çalılıklardaki yoğun bitki örtüsünde, özellikle ılgınların arasında yaşar. Aşırı avlanma nedeniyle Türkiye’nin birçok yerinde soyu tükenmiştir ve avı yasaktır.
 
© Hartmut Jungius / WWF
Grus grus
© Hartmut Jungius / WWF
47. Turna
Grus grus
Türkülere konu olmuş, uçarken düz ya da V şekilli sıralar oluşturan turna; İç Anadolu, Akdeniz, Güneydoğu Anadolu bölgelerinde bulunur. Sesi sert ve yankılıdır. Geniş bataklık, sulak çayır ve tundralarda yuva yapar. Kışın kurak arazide görülebilir. Yaprak, meyve, böcek, solucan ve farelerle beslenir. Yaşam alanlarının tahrip edilmesi, üreme alanlarındaki aşırı otlatma ve yumurtalarının hayvanlar tarafından ezilmesi, kaçak avcılık ve beslendikleri tarım alanlarındaki tarım aktivitelerinin değişmesi karşı karşıya oldukları ana tehditlerdir.
 
© Jorge Sierra / WWF-Spain
Phoenicopterus ruber
© Jorge Sierra / WWF-Spain
48. Flamingo
Phoenicopterus ruber
Pembe rengiyle çağlar boyunca sanatçılara ilham veren bir su kuşu olan flamingo, ülkemizde Ege, Akdeniz ve İç Anadolu Bölgesi’nde bulunur. Pembe rengini yediği minyatür bir karides türü olan Artemia salinas’tan zamanla kazanır. Erişkini soluk pembe beyaz renklidir. Büyük ve gürültülü sürüler oluşturur. Sığ, acı ya da tuzlu göllerde ve lagünlerde yaşar. Avı yasaktır. Yaşam ve üreme alanlarının yok olması, kaçak avcılık karşı karşıya oldukları ana tehditlerdir.
 
© Martin Harvey / WWF
Tyto alba
© Martin Harvey / WWF
49. Peçeli baykuş
Tyto alba
Karizmatik bir tür olan peçeli baykuş, Marmara, Ege ve Doğu Akdeniz bölgelerinde bulunur. Alçaktan, düzensiz ve oldukça hızlı kanat çırparak uçar, avının yerini tespit edebilmek için uçmaya ara verir, olduğu yerde döner ya da havada asılı kalır. Uçarken parlak bej ve beyaz gözükür. Yaşadığı alana bağlıdır. Genellikle kurak ya da seyrek ağaçlı açık arazilerde ve tarım arazilerinde yaşar, eski binalarda ve yaşlı ağaç kovuklarında yuva yapar. Eşlerin beraberliği yaşamlarının sonuna kadar sürer. Fareleri, çekirgeleri, böcekleri ve kurbağaları yiyerek tarım zararlılarının çoğalmasını önlerler. İnsanlara yakın ağaç kovuklarını, buğday ambarlarını, çatı aralarını, samalıkları mesken tutar. Tarım ilaçlarının yoğun kullanımı ve yaşama ortamlarının bozulması nedeniyle soyları tehlike altındadır.
 
© Cüneyt Oğuztüzün / WWF-Türkiye
Ciconia nigra
© Cüneyt Oğuztüzün / WWF-Türkiye
50. Karaleylek
Ciconia nigra
Leylekten çok daha ürkek bir tür olan karaleylek, leylek kadar sessiz bir kuş değildir. Beyaz karnı ve kuyruk altı örtüleri dışında simsiyahtır; yakından tüylerinin parlak yeşil ve mor olduğu fark edilir. Yaşlı ormanlarda ve kayalıklarda yuva yapar, bataklık ve tatlı su kenarlarından beslenir. Göç sırasında çoğu kez leylek sürülerine katılır. Yaz sonunda Afrika’dan ülkemize gelir, bir kısmı Anadolu'da ürerken, büyük kısmı İstanbul üzerinden Avrupa'ya geçer. Sonbaharda Afrika’ya tersine göç başlar. Ülkemizde az sayıda alanda kışlama kayıtları vardır. Karaleylekler yaz göçmeni kuşlardır. Türkiye`de ve Avrupa`da korunan türler arasında yer alır. Sayıları beyaz leyleklere oranla çok daha azdır. Beyaz leyleklere göre insana daha yabani ve ürkek dururlar. Beyaz leylekler yerleşim alanlarına yakın yuva yaparken bunlar yerleşim alanlarından daha uzak yerlere yuvalarını yaparlar. Türkiye`de birçok kişi belki hiç karaleylek görmemiştir. Yaşam alanlarının bozulması, ormansızlaşma, sulak alanların kurutulması, yoğun tarım ilaçları ile zehirlenme popülasyonlarının hızla azalmasına neden olmaktadır.
 
© Chris Martin Bahr / WWF
Haliaeetus albicilla
© Chris Martin Bahr / WWF
51. Ak kuyruklu kartal
Haliaeetus albicilla
Latince isimlendirilmesinde geçen Haliaeetus, "deniz kartalı", albicilla, "beyaz kuyruk" anlamındadır. Çok iri ve hantal bir yırtıcıdır. Avrupa’nın en iri kartalıdır. Beslenme başta balık olmak üzere hayvansaldır. Deniz ve nehir kenarlarında, büyük göllerde; sıklıkla kayalık tundralarda, orman, çöl ve dağlarda yaşar. Sulak alanların tahrip edilmesi, çevre kirliliği, rüzgar türbinlerine çarpma, modern ormancılık faaliyetleri ile yuvalarının tahrip edilmesi başlıca karşı karşıya olduğu tehditlerdir.
 
© Turgut Tarhan / WWF-Türkiye
Tetraogallus caspius
© Turgut Tarhan / WWF-Türkiye
52. Urkeklik
Tetraogallus caspius
Tehlike altında olan bu tür, kanatları kısa ve küt olmasına rağmen büyük bir patırtı ile fırlar ve vadilerden aşağı çok hızlı süzülerek uçar. Kalkarken sert bir "tçok- tçok- tçok" sesi ve uçarken ıslığı andıran bir ses çıkarır. Tehlikeyi haber vermek için hindi gibi "glu glu" sesler çıkarır. Çok hızlı yürür. Yurdumuzda Doğu Karadeniz, Orta Toroslar, Doğu Akdeniz ve Doğu Anadolu'da bulunur.
 
© Cüneyt Oğuztüzün / WWF-Türkiye
Geronticus eremita
© Cüneyt Oğuztüzün / WWF-Türkiye
53. Kelaynak
Geronticus eremita
Nuh Peygamber bereket sembolü olarak “Tufan”da gemisine kelaynakları almıştır. Mısır’da da kutsal sayılan kelaynak, eşine çok sadıktır. Bugün avcılık faaliyetleri, üreme alanlarında rahatsız edilmeleri, yaşam alanlarının değişmesi ve beslenme alanlarında kullanılan zirai ilaçlardan zehirlenmeleri sonucunda sayılarında ciddi azalma olmuştur. Nesli tükenme tehdidiyle karşı karşıya olan kelaynaklar Dünya’da sadece Fas’ta iki koloni halinde ve ülkemizde de (Birecik) bulunmaktadır.
 
© Michel Gunther / WWF
Pelecanus crispus
© Michel Gunther / WWF
54. Tepeli pelikan
Pelecanus crispus
Tepeli Pelikanlar Dilek Yarımadası-Büyük Menderes Deltası Milli Parkı’nda bulunan önemli sulak alanlarımızdan Büyük Menderes Deltası’ndaki adacıklarda ve kıyı kumullarında üremektedirler. Tüm dünyada sayıları çok azalan Tepeli Pelikanlar için, birçok ülkede koruma dernekleri kurulmuş ve bu konuda koruma yasaları çıkarılmıştır. Hızlı endüstriyel ve tarımsal gelişmeler, sulak alanların yok edilmesi nedeniyle pelikan popülasyonları hızla azalmakta ve yayılım alanları daralmaktadır. Ülkemiz Tepeli Pelikanlar açısından çok önemli popülasyona sahiptir. Genellikle yoğun balık popülasyonuna sahip sulak alanları tercih ederler. Büyük Menderes Deltası’nı üreme, barınma ve beslenme, Bafa Gölü ve Azap Gölü’nü beslenme amacıyla kullanırlar.
 
© Fred F. Hazelhoff / WWF
Alcedo atthis
© Fred F. Hazelhoff / WWF
55. Yalıçapkını
Alcedo atthis
Küçük ve çok renkli bir kuş olan yalıçapkınının uzaktan duyulabilen, çok tiz ve çığlıksı bir sesi vardır. Su üzerinde hızla uçarken mavi bir ışın olarak gözükür. Bir tünekten bakarak ya da havada asılı kalarak balık arar, avını dalarak yakalar. Tatlı su kenarında ürer, oyuklara yuva yapar, lagünler ve deniz kıyısında bulunur. Adını İzmir ilimizden alan Halcyon smyrnensis adlı bir yalıçapkını türü olan İzmir yalıçapkını, çoklukla Doğu Akdeniz Bölgesi’nde gözlemlenir. Yaşam alanları olan sulak alanların tahrip edilmesi nesilleri için en büyük tehdittir. 
 
© Markus Varesvuo / WWF
Merops apiaster
© Markus Varesvuo / WWF
56. Arıkuşu
Merops apiaster
Rengârenk tüyleriyle arıkuşları yaz aylarında, Toroslar'ın güneyi ile Karadeniz'in kıyı kesimleri dışında kalan hemen her bölgede, tünedikleri yükseltilerden kalkıp, arıları ve diğer büyükçe böcekleri kıvrak uçuşlarla avlarken görülebiliyor. Genellikle Mayıs-Ağustos aylarını ülkemizde geçirir. Sıcağı seven tür genel olarak orta Avrupa'ya kadar yayılım göstermekle birlikte, nadir bir tür olarak İngiltere, İskandinavya, Polonya ve İsviçre'de de ürediği kayıtlara geçmiştir. Arıcılar tarafından arı kovanlarına zarar verdikleri düşünüldüğü için sevilmiyorlar.
 
© Sanchez & Lope / WWF
Oxyura leucocephala
© Sanchez & Lope / WWF
57. Dikkuyruk
Oxyura leucocephala
Burdur Gölü, dalarak beslenen, uçarken hantal gözüken ama karada dik bir duruş sergileyen bu kuşun, en önemli kışlama alanıdır. Nesli dünya ölçeğinde nesli tehdit altında olan Dikkuyruk; sığ ve sazlıklarla çevrili, tatlı ya da acı sularda ürer, kışın acı göl ve lagünlerde yaşar. Kışın bir araya gelirler ve küçük sürüler halinde göç ederler. Sulak alanların kurutulması, kirlilik, insanlar tarafından rahatsız edilme dikkuyrukları tehdit eden en önemli etmendir.
 
© WWF-Türkiye
Türkiye'nin Canı
© WWF-Türkiye
58. Toy
Otis tarda
Toy uçabilen en büyük karakuşudur. Halk arasında “Uçursa toy, kaçarsa ceylandır” sözünün çıkış noktası bu özelliğidir. Uçuşta turna ve leylekler gibi boyun ve bacaklarını uzatır. Bozkır ve ağaçsız geniş tarım alanlarında yaşar. Sayıları aşırı avlanma nedeniyle çok azalmıştır.
 
© Melih Özbek / WWF-Türkiye
Tetrao mlokosiewiczi
© Melih Özbek / WWF-Türkiye
59. Huş tavuğu
Tetrao mlokosiewiczi
Türkiye’de yaşayan tek paçalı tavuktur. Uçarken kanatları ıslıksı ses çıkarır. Erkeğin kendisi ötmez, dişinin sesiyse sülüne benzer. Yüksek yaylalardaki orman gülüyle kaplı yamaçlarda yaşar. Kafkaslara endemiktir. Türkiye’de Doğu Karadeniz dağlarında bulunur. Yaşam alanlarının ve özellikle üreme alanlarının insan aktiviteleri ile tahrip edilmesiyle sayıları azalmaktadır.
 
© Sanchez & Lope / WWF
Gyps fulvus
© Sanchez & Lope / WWF
60. Kızıl akbaba
Gyps fulvus
Kızıl gövdeli, büyük boylu bir akbaba türü olan kızıl akbaba, genellikle yüksekten uçar ve kanatlarını yukarı kaldırarak dönerek yükselir. Kayalık ve dağlık arazide yaşar, kaya yarlarındaki çıkıntılarda koloniler halinde yuva yapar. Kurtları öldürmek için atılan zehirli etler nedeniyle sayıları çok azalmıştır. Toroslar, Doğu Karadeniz Dağları ve Doğu Anadolu’da lokal olarak bulunur.
 
© Tuğba Uğur / WWF-Türkiye
Corylus colurna L.
© Tuğba Uğur / WWF-Türkiye
61. Türk Fındığı
Corylus colurna L.

Fındığın dünya üzerinde doğal olarak görüldüğü ilk yer Giresun, Ordu ve Trabzon’dur. Meyvelerinin yanı sıra odunundan da yararlanılan fındık, Karadeniz Bölgesi’nde yaklaşık 3150 köyde, Türkiye nüfusunun %7,5'ini içeren 3.205.000 kişinin tek geçim kaynağıdır. Dünya tüketiminin %75’i ülkemizden karşılandığı için Türkiye ekonomisi için büyük bir önem taşır. Sağlık açısından çok yararlıdır ve harika bir enerji kaynağıdır. İklim değişikliği nedeniyle yağışların azalması fındık üretimindeki en büyük sorundur. Bununla birlikte, fındığın doğal olarak yetiştiği bölgelerde çiftçilerin hatalı gübreleme ve bahçe bakımı, yanlış toplama ve kurutma çalışmaları fındıkta kaliteyi ve verimi düşürmektedir.

 

 

 
© Cüneyt Oğuztüzün / WWF-Türkiye
Phoenix theophrastii
© Cüneyt Oğuztüzün / WWF-Türkiye
62. Datça hurması
Phoenix theophrastii
1982 yılında İstanbul Üniversitesi’nden Prof. Dr. Melih Boydak tarafından Türkiye’de varlığı tespit edilen Datça hurması (Phoenix theophrastii), Türkiye ve Rodos adasına özgü, 4.buzul çağından kalan, Bern Sözleşmesi’yle de koruma altında olan endemik bir türdür. Datça hurmasının Türkiye’deki en geniş yayılımı Datça Yarımadası’nda, nem ve su seviyesi yüksek olan Hurmalıbük ve Eksere vadilerindedir. Datça hurmasının önemli bir özelliği yangınlara karşı son derece dayanıklı olmasıdır. Yangından sonra tamamen siyahlaşmış gövdeden yeni sürgünler çıkmaktadır. Datça hurmasının doğada en önemli gereksinimi, devamlı bir yer altı suyunun bulunmasıdır. Büyümesi için ılıman bir iklim gereklidir. Meyveleri, Datça’da Eylül sonu ve Ekim ayında, yöre halkı tarafından yemek için toplanır. Taze tohumlar bir ay içinde çimlenir. Yayılış alanı dar ve popülasyonu sınırlı olduğu için doğadan toplanması ya da habitatlarının tahrip edilmesi, bitkinin geleceğini tehdit etmektedir.
 
© Serdar Aslan / WWF-Türkiye
Orchis anatolia
© Serdar Aslan / WWF-Türkiye
63. Anadolu salebi
Orchis anatolia
Dünyada 40.000 kadar türü bulunan orkideler renk, koku ve özel yaşam standartları ile hayranlık duyulan bitkiler. Orkideler Türkiye'de de 160 kadar türle temsil edilen çok büyük bir aile. Tüm dünya bu özel bitkileri tanıyor ve koruyor. Ancak ülkemizde durum biraz farklı. Osmanlı'dan bu yana bir gelenek olarak elde edilen salep sütle hazırlanan sıcak bir içecek. Bu çok sevdiğimiz içecek orkidelerin kurutulup toz edilmiş yumrularından yapılıyor. Bu amaçla ülkemizde her yıl bilinçsizce yüksek rakamlarda orkide yumrusu topraktan sökülüyor. Sökülen yumrulardan başka geride bitkiyi yaşatacak bir parçası kalmadığı için birey sayıları gün geçtikçe azalmakta. Ülkemizin de taraf olduğu CITES isimli uluslararası anlaşmaya göre yumruların toplanması ve satılması yasak.
 
© Ali İhsan Gökçen / WWF-Türkiye
Fritillaria imperialis
© Ali İhsan Gökçen / WWF-Türkiye
64. Ters lale (Ağlayan gelin)
Fritillaria imperialis
Ters Lale’nin ana vatanı(gen merkezi) Hakkari olarak bilinmektedir. Karlı dağların zirvesinde filizlenen Ters Laleler, sarı, kırmızı, turuncu renkleriyle, kadife görünümlü dokusuyla kısa ömürlü ama dünyanın en nadide kır çiçeklerindendir. Ters Lale halk arasında “Ağlayan Gelin“, “Ağlayan Lale“ olarak da adlandırılır. Bir efsaneye göre, geçmişte Hakkari’de yaşayan Asuriler, Ters Lale’ye her sabah göbeğinden su yayması nedeniyle (Hz.İsa’nın çarmıha gerilmesi nedeniyle ağlayan Meryem Ananın gözyaşları ile yetiştiği inancıyla) “Ağlayan Lale“ adını vermişlerdir. Bu yüzden Ters Laleler kutsal çiçek olarak anılır. Ters Lale, güzel görünümüyle park ve bahçeleri süslerken diğer yandan kozmetik sanayisinde ve ilaç sanayisinde hammadde olarak kullanılır. Yayılış alanı dar ve popülasyonu sınırlı olduğu için doğadan toplanması ya da habitatlarının tahrip edilmesi, bitkinin geleceğini tehlikeye atabilir. Fritillaria'lar, Türkiye'nin de taraf olduğu CITES (Convention on International Trade in Endangered Species of Wild Fauna and Flora = Nesilleri Tehlike Altındaki Doğal Bitki ve Hayvan Türlerinin Uluslararası Ticaretini Düzenleme Antlaşması) kurallarında ve Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, "Doğal Çiçek Soğanlarının İhraç Listesi" hakkındaki tebliğlerinde doğadan toplanarak ihracatı yasak olan doğal çiçek soğanları arasında yer almaktadır.
 
© Ergün Özuslu / WWF-Türkiye
Satureja aintabensis
© Ergün Özuslu / WWF-Türkiye
65. Antep kaya kekiği
Satureja aintabensis
Antep kaya kekiği, ülkemizde sadece Gaziantep’te yayılış gösterir. İlk defa, 1865 yılında bölgeden toplanmıştır ve tür tanımı yapılmıştır. Bitki günümüzdeki küçük bir popülasyona sahiptir. Aşırı miktarda toplanması nedeniyle nesli tehlike altındadır. Yayılış alanı dar ve popülasyonu sınırlı olduğu için doğadan toplanması ya da habitatlarının tahrip edilmesi, bitkinin geleceğini tehlikeye atmaktadır.
 
© Jorge Sierra / WWF-Spain
Pancratium maritimum
© Jorge Sierra / WWF-Spain
66. Kum zambağı
Pancratium maritimum
Kum zambağı, nergisgiller familyasına ait, kıyı kumullarında yetişen soğanlı bir bitki türüdür. Tüm Akdeniz ülkelerinde ve Karadeniz’in güney kıyılarında yetişir. Çiçeklenme zamanı ağustos ve ekim ayları arasındadır. Türün nesli tehlike altındadır. Türkiye'de bulunan zambakların ülke dışına çıkarılması yasaktır. Türe yönelik en önemli tehdit, kıyı bölgelerinde hızla yayılan yazlık konutlar ve yaşam alanları olan kumulların yok olmasıdır.
 
© WWF-Türkiye
Türkiye'nin Canı
© WWF-Türkiye
67. Kardelen
Galanthus elwesii
Kardelen, ilk olarak 1874 yılında, İzmir yakınındaki dağlarda bulunmuş ve bilim dünyasına tanıtılmıştır. Bembeyaz çiçekleriyle kış sonunda açan kardelen, soğanlı bitkiler arasında en çok tanınan bitkidir. Ülkemizde bu cinse ait 10 civarında tür doğal olarak yetişir. Kuzeybatı, Batı, Güneybatı Anadolu'da yayılış gösterir. Sıcaklığın -15°C'ye kadar düşmesinden etkilenmez. Türkiye'den ihraç edilen çiçek soğanları listesinde ilk sırada yer alır. Doğadan aşırı miktarda toplanarak satılması kardelenlerin neslini tehlike altına sokmuştur.
 
© WWF-Türkiye
Türkiye'nin Canı
© WWF-Türkiye
69. Doğu ladini
Picea orientalis
Her zaman yeşil olan doğu ladini, iğne yapraklı bir ağaçtır. 60 metre boya ulaşabilir. Ordu’nun güneyindeki dağlardan başlayıp, tüm Doğu Karadeniz Bölgesi’nde yer yer özellikle de dağların denize bakan yamaçlarında yetişir. Kafkasya’da da doğal olarak yetişebilen bu türün başka doğal yetişme alanı yoktur. Türkiye’de yetiştiği bölgede Doğu kayını, Doğu Karadeniz göknarı ve sarıçamla karışık çok güzel gösterişli ormanlar oluşturur. Tohumla üretimi zor olan bu tür; kibrit, ambalaj malzemesi, yapı malzemesi, mobilya, doğrama, kurşun kalem, lif ve yonga levha, selüloz ve kağıt, müzik aletleri yapımında kullanılmaktadır. Sürdürülebilir orman yönetimi ile nesillerinin devamı sağlanabilir.
 
© Michel Gunther / WWF
Pinus pinea
© Michel Gunther / WWF
70. Fıstık çamı
Pinus pinea
Bir Akdeniz ağacı olan fıstık çamının Türkiye’de en geniş yayılım alanı Bergama yakınındaki Kozak Yaylası’dır. Tohumlarının ekonomik değeri nedeniyle diğer bölgelerde de yetişme alanı gittikçe genişlemektedir. Çok kısa saplı olan kozalağı 3 yılda olgunlaşır, Türk mutfağında kullanılan “çam fıstığı” bu ağacın tohumlarıdır. Dar yayılışa sahip fıstık çamının büyük bir popülasyonu Türkiye’nin Kuzey Doğusunda yapılan bir baraj ile tamamen yok olmuştur. Ayrıca yayılış alanlarında artan şehirleşme ve turizm baskısı popülasyonlarını tehdit etmektedir.
 
© WWF-Türkiye
Türkiye'nin Canı
© WWF-Türkiye
71. Kazdağı göknarı
Abies nordmanniana subsp. equi-trojani

Kazdağı göknarının yeryüzünde doğal halde bulunduğu tek yer Kazdağları’dır. 1883’te keşfedildiğinde başka bir göknar türünün varyetesi sanılmış ama sonraları yeni bir tür olduğu anlaşılmış ve civardaki Truva kentinden dolayı trojani adı almıştır. Mitolojide de Odysseus'un Truva atını, Kazdağı göknarından yaptığı söylenir. Asit yağmurları, yangın, kaçak kesimler, Kaz Dağları Milli Parkı’nda yoğun turizm aktivitesi ile bozulan yaşam alanları nedeniyle nesilleri tehdit altındadır.
 
© Marco Pagliani / WWF
Cedrus libani
© Marco Pagliani / WWF
72. Toros sediri
Cedrus libani
Dört sedir türünden biri olan Toros sedirinin dünya üzerindeki en geniş doğal ormanları Türkiye'dedir. Dünyada sadece Lübnan’da, Suriye’de ve Kıbrıs’ta küçük popülasyonları vardır ve Türkiye’de ise en geniş popülasyona sahip, 993 km² lik alanda Toros Dağları’nda yetişir. Çok değerli olan kerestesi yüzünden Lübnan’da çok azalmışlardır. 40 m'ye kadar boylanabilir. Gençlikte piramide benzer bir forma sahip olan ağacın tepesi zamanla bozulur ve yayvanlaşır. Fıçı ya da yumurta biçimindeki kozalakları olgunlaştığında pulları göknarlarda olduğu gibi dağılır. Yangın, iklim değişikliği, kerestesi için yapılan yoğun kesimler, böcek istilası dar yayılışlı Toros sediri’nin nesillerini tehdit etmektedir.
 
© Mecit Vural / WWF-Türkiye
Hippophae rhamnoides
© Mecit Vural / WWF-Türkiye
73. İğde
Hippophae rhamnoides
Avrupa’dan Çin’e kadar geniş bir coğrafyada yayılım gösteren iğde, Türkiye’nin değişik bölgelerinde doğal olarak yetişir. Uzun zaman önce kültüre alınmıştır. Kumulların durdurulmasında canlı çit ve rüzgâr perdesi olarak, çorak toprakların zenginleştirilmesinde öncü ağaç olarak kullanılır.
 
© Turgut Tarhan / WWF-Türkiye
Pyrus elaeagnifolia
© Turgut Tarhan / WWF-Türkiye
74. Ahlat
Pyrus elaeagnifolia
Anadolu’nun ve Trakya’nın hemen her tarafında, olumsuz koşullar altında bile yetişen ahlat; kışın yapraklarını döken, on metreye kadar boylanabilen bir bitkidir. Aşılanarak kültür armutlarının yetiştirilmesinde kullanılır.
 
© Mecit Vural / WWF-Türkiye
Olea europea
© Mecit Vural / WWF-Türkiye
75. Zeytin
Olea europea
Çağlar boyu zeytin “hayat ağacı” olarak kabul edilmiş, insanın bir yandan tanrıyla bir yandan da doğayla barışını simgelemiştir. Ormanlarımızda doğal olarak yetişen zeytin, halk arasında “Delice” olarak bilinir. Akdeniz İklim Bölgesi’nin Akdeniz kıyı bölümünde geniş bir bölgede doğal olarak bulunur. Yabani zeytin, Marmara kıyıları boyunca da alçak vadi tabanlarında, orman örtüsünün tahrip edildiği yerlerde diğer maki elemanlarıyla birlikte bulunmaktadır.
 
© Ersen Çörekçi / WWF-Türkiye
Arbutus unedo
© Ersen Çörekçi / WWF-Türkiye
76. Kocayemiş
Arbutus unedo
Süs bitkisi olarak yetiştirilen, yaprakları ilaç endüstrisinde kullanılan kocayemiş, her zaman yeşil olan küçük bir ağaçtır. Türkiye’nin her tarafındaki kıyı arazisinde görülebilir. Sonbaharda çiçek açar. Çiçekler ve olgun meyveler, aynı anda ağaç üzerinde bulunduğu için güzel bir görüntü oluşur.
 
© WWF-Türkiye
Türkiye'nin Canı
© WWF-Türkiye
77. Yabani kiraz
Prunus cerasus
Kirazın botanikteki latince adı olan P. cerasus bugünkü Giresun'un eski adı olan Kerasus'tan gelmektedir. Gülgiller familyasından olan vişnenin muhtemel anavatanı olarak Hazar Denizi ile Kuzey Anadolu Dağları arasında kalan bölge kabul edilmektedir.
 
© Mecit Vural / WWF-Türkiye
Malus sylvestris
© Mecit Vural / WWF-Türkiye
78. Yaban elması
Malus sylvestris
Eski çağlardan beri kültüre alınmış olan elmanın atasıdır. Türkiye’de pek çok bölgede, orman içi açıklıklarda, su kenarlarında farklı yaban elması çeşitlerine rastlanmaktadır. Meyveleri ormanda yaşayan hayvanların beslenmesi açısından önemlidir.
 
© WWF-Türkiye
Türkiye'nin Canı
© WWF-Türkiye
79. Antep fıstığı
Pistacia vera
Keyifli anları süsleyen, çok lezzetli ve yaygın bir kuruyemiş olan Antep fıstığının Türkiye’de Gaziantep, Şanlıurfa, Kahramanmaraş ve Kilis illerinde yaygın olarak tarımı yapılır.
 
© WWF-Türkiye
Türkiye'nin Canı
© WWF-Türkiye
80. Mor çiçekli orman gülü
Rhododendron ponticum
Her zaman yeşil olan en fazla birkaç metre boya erişebilen bir çalıdır. Kafkasya’da ve Trakya’nın Karadeniz kıyılarında, tüm Kuzey Anadolu’da doğal olarak yetişir. Fazla nem ister. Orman kenarlarında, ormandan boşalan alanlarda görülür. Ormanın gelişmesini engellediği için ormana son derece zararlıdır. Dekoratif bir bitki olduğu için kültüre alınmıştır. Dağılım alanlarının tarım alanlarına dönüştürülmesi, tahrip edilmesi karşı karşıya olduğu en büyük tehdittir. 
 
© WWF-Türkiye
Türkiye'nin Canı
© WWF-Türkiye
81. Doğu kayını
Fagus orientalis
Bulgaristan, Türkiye, İran ve Kafkasya’da doğal olarak yetişir. Türkiye’de Bulgaristan sınırından Hopa’ya kadar Karadeniz Bölgesi’nin tamamındaki dağların orta ve yüksek kısımlarında Kaz Dağları’nda, Uludağ’da, Amanos Dağları’nda, Aladağ’da ve Kahramanmaraş Andırın’da bulunur. Kışın yaprağını döken, genç yaşlarda konik; ileri yaşlarda yuvarlak tepeli birinci sınıf bir orman ağacıdır. 40-50 metreye kadar boylanabilir. Nemli ve serin yerlerde iyi gelişim gösterir.
 
© Ertuğrul Balıkçıoğlu / WWF-Türkiye
Cercis siliquastrum
© Ertuğrul Balıkçıoğlu / WWF-Türkiye
82. Erguvan
Cercis siliquastrum
Nisan ve mayıs aylarında çiçeklenen erguvanlar, adeta pembe bir gelinlikle süslenir. Erguvan, yapraklanmadan önce, nisan ayı sonuyla mayıs ayı başında yalnızca birkaç haftalığına baharın müjdecisi kabul edilen morumsu pembe renkte çiçekler açar. Erguvan, İstanbul'u, özellikle de İstanbul Boğazı’nı bahar aylarında kendine has mor rengine büründürür. Erguvan, yüzyıllar boyu Bursa şehrinin de simgesi olmuştur. Dar yayılış gösteren erguvan ağaçları Osmaniye, İstanbul, Karabük, Amasya, Antalya, Balıkesir, Bursa, Kocaeli, Muğla illerinde yaprak döken ormanlarda görülür.
 
© WWF-Türkiye
Türkiye'nin Canı
© WWF-Türkiye
83. Kafkas ıhlamuru
Tilia rubra
Güzel kokusuyla, sarkık salkımlarıyla dikkat çeken kafkas ıhlamuru, kışın yapraklarını döken, 30-40 metre boylanabilen bir ağaçtır. Kuzey ve özellikle Kuzey Doğu Anadolu’nun ormanlık bölgelerinde çok görülür. Ayrıca Kazdağı’nda, Kuşadası ve Antalya dolaylarında da rastlanır. Odunundan ve çiçeklerinden yararlanıldığı gibi süs bitkisi olarak da yetiştirilir.
 
© Cüneyt Oğuztüzün / WWF-Türkiye
Castanea sativa
© Cüneyt Oğuztüzün / WWF-Türkiye
84. Anadolu kestanesi
Castanea sativa
Dayanıklı odunuyla değerli bir orman ağacı olan kışın yaprağını döken Anadolu kestanesi, 30 metre boylanabilir. Lezzetli meyveleri ve güzel görünümü nedeniyle parklarda ve bahçelerde kültürü yapılmaktadır. Türkiye’de Marmara ve Karadeniz bölgelerindeki ormanlarda yaygın olarak görülür. Ödemiş, Tire, Söke ve Antalya’nın yüksek ve serin bazı bölgelerinde de yer yer yetişme alanları bulunur.
 
© WWF-Türkiye
Türkiye'nin Canı
© WWF-Türkiye
85. Kasnak meşesi
Quercus vulcanica
Akmeşeler grubu içinde yer alan kasnak meşesi, Türkiye’de yayılış alanı oldukça sınırlı, ülkemizin ekonomik değeri yüksek, önemli ağaç türlerinden biridir. Türkiye’ye özgü endemik bir tür oluşu, önemini daha da artırmaktadır. Kışın yaprağını döken, geniş ve yaygın tepeli 25-30 metre boylanabilen bir ağaçtır. Odunu çok değerlidir, yıllık halkaları son derece dardır. Isparta Şarkikaraağaç, Yenişarbademli, Eğirdir Yukarı Gökdere, Afyon Dereyaka Yaylası, Kütahya Türkmendağı, Konya Sultandağı, Kayseri Erciyes Dağı ve Gediz Şaphanedağı’nda doğal yetişme alanları bulunmuştur. Bu alanlardan bazıları koruma altına alınmıştır. Yayılış alanı dar ve popülasyonu sınırlı olduğu için habitatlarının tahrip edilmesi, türün geleceğini tehlikeye atmaktadır.
 
© Ali İhsan Gökçen / WWF-Türkiye
Cupressus sempervirens
© Ali İhsan Gökçen / WWF-Türkiye
86. Akdeniz servisi
Cupressus sempervirens
Mezarlık ağacı olarak bilinen Akdeniz servisi, rüzgârı önler. Eski bir batıl inanışa göre ölenlerin ruhları bu ağaç sayesinde göğe yükselir. Tür adı olan Sempervirens, Latince'de "her dem yeşil" anlamındaki bir kelimeden gelir. Türkiye’nin güneyinde görülür. Türkiye servi orijin merkezidir. Yangın, plansız turizm baskısı, yeni yerleşimler tehditler ile yayılış alanı dar ve dağınık olduğu için türün geleceği tehlike altındadır.
 
© Hartmut Jungius / WWF
Betula litwinowii
© Hartmut Jungius / WWF
87. Kafkas tüylü huşu
Betula litwinowii
Kafkas tüylü huşu, çoğunlukla yüksek çalı formunda bir bitkidir. Ender olarak da 20 metreye kadar boylanan bir ağaçtır. Vatanı Doğu Anadolu ve Kafkasya’dır. Yayılış alanı dar ve popülasyonları olduğu için habitatlarının tahrip edilmesi, türün geleceğini tehlikeye atmaktadır.
 
© Mecit Vural / WWF-Türkiye
Stryrax officinalis
© Mecit Vural / WWF-Türkiye
88. Tespih çalısı
Stryrax officinalis
Kışın yaprağını döken, çoğunlukla sık dallı ve birden fazla gövdeli bir çalıdır. Bazen de birkaç metre boyunda küçük bir ağaç halindedir. Vatanı Akdeniz çevresidir. Maki formasyonu içerisinde yer alır. Türkiye sahillerindeki öteki maki bitkileriyle karışık olarak özellikle Batı ve Güney Anadolu’da sık rastlanır. Tohumlarında Styracit adlı bir madde ile birlikte bol miktarda yağ vardır. İlaç endüstrisinde kullanılır.
 
© Ali İhsan Gökçen / WWF-Türkiye
Cyclamen coum
© Ali İhsan Gökçen / WWF-Türkiye
89. Yabani siklamen
Cyclamen coum
Bu siklamen türü, kış aylarında çiçek açan birkaç bitkiden biridir. Ağaçlar altında, yamaçlarda, nemli ve gölge yerlerde bu siklamen renkli minik çiçekleriyle kendini fark ettirir. Soğuk havalara dayanaklı olan bu güzel siklamen türü, çoğunlukla Türkiye’nin kuzeyinde yetişir. Yabani siklamen, Türkiye’nin de taraf olduğu Bern Sözleşmesi gereği doğal yaşam alanlarında korumakla yükümlü olduğumuz bitkiler arasındadır. Doğadan toplanma ve yaşam alanlarının daralması karşı karşıya olduğu en önemli tehditlerdir.
 
© Erdoğan Tekin / WWF-Türkiye
Hyacinthus orientalis
© Erdoğan Tekin / WWF-Türkiye
90. Sümbül
Hyacinthus orientalis
Çok sevilen bir süs bitkisi olan sümbül güzelliğiyle ilgi çeker. Sümbüllerin anayurdunu doğuda İran ve Türkmenistan'a kadar dağılım gösteren doğu Akdeniz bölgesi oluşturmaktadır. Kalkerli yamaçlar, çalılıklar, uçurumlar da görünürler. Çiçekleri 6 parçalı, kuvvetli kokulu, açık veya koyumavi ve kısa saplıdır. Güney ve Doğu Anadolu dağlarında yabani olarak yetişir. Bir çok bahçede süs bitkisi olarak yetiştirilmektedir. Yayılış alanı dar ve popülasyonu sınırlı olduğu için doğadan toplanması ya da habitatlarının tahrip edilmesi, bitkinin geleceğini tehdit etmektedir. Türkiye Bitkileri Kırmız Kitabı’na göre “NT” (tehdite yakın-near threatened) kategorisinde yer almaktadır.
 
© Erdoğan Tekin / WWF-Türkiye
Iris persica
© Erdoğan Tekin / WWF-Türkiye
91. Nevruz çiçeği
Iris persica
Orta Anadolu'da (Kayseri) baharın müjdecisi sayılan, mart-nisan aylarında çiçek açan bu türdür. Çok yıllık soğanlı bir bitkidir. 100-1600 m arasında, taşlı açıklıklar, çalılık veya dağınık Pinus korulukları, makililk alanlarda görülür. Türkiye’de Güney ve Güney Doğu Anadolu, Suriye’nin Kuzey’i, Irak’ın Kuzey Doğusu yayılış alanıdır. Yayılış alanı dar ve popülasyonu sınırlı olduğu için doğadan toplanması ya da habitatlarının tahrip edilmesi, bitkinin geleceğini tehdit etmektedir.
 
© Mecit Vural / WWF-Türkiye
Sternbergia candida
© Mecit Vural / WWF-Türkiye
92. Çakal nergis
Sternbergia candida
Sterbergia ailesinin beyaz çiçek açan tek örneğidir. Fethiye (Muğla) çevresine has, ülkemizde ve dünyada başka yerde doğal olarak yetişmeyen (endemik tür), ancak kültüre alınmış soğanları Avrupa bahçelerinde yetiştirilen bir çiçektir. Güneybatı Toros'larda bin yıldır yaşlı Lübnan sedirlerinin gölgesinde yayılım gösterir. Mart ayında çiçek açar. Bu çok dar yayılışlı bitkinin soğanlarının doğadan toplanması ve satılması Soğanlı Bitkiler Yönetmeliği’ne göre yasaktır.
 
© Mecit Vural / WWF-Türkiye
Centaurea iconiensis
© Mecit Vural / WWF-Türkiye
93. Tülüşah
Centaurea iconiensis
Kanarya sarısı rengindeki iri çiçekleriyle,Yaklaşık 2 metre boylanabilen, güzel ve gösterişli bir tür olan Tülüşah, Türkiye’de %78’i endemik olan peygamberçiçeği türündendir. Çiçeklerinin ömrü bir ay olan tülüşah, Konya’nın Seydişehir ve Bozkır ilçeleri arasındaki Akkise ve Ortakaraören bölgesinde bulunur ve çok sınırlı bir alanda 500’den az bireyle yaşam mücadelesi vermektedir. Nezahat Gökyiğit Botanik Bahçesi tarafından 2002 yılından itibaren koruma altına alınan tülüşah, açmaya başlamıştır. Dar yayılışlı ve popülasyonu sınırlı olduğu için habitat kayıpları bu türün neslinin devamı için büyük bir tehdittir.
 
© Erdoğan Tekin / WWF-Türkiye
Centaurea tchihatcheffii
© Erdoğan Tekin / WWF-Türkiye
94. Yanardöner
Centaurea tchihatcheffii
Dünya’da sadece Türkiye’de olan bu çiçek, Ankara’ın Gölbaşı ilçesinde yetişir. Nisan-Temmuz ayları arasında çiçek açar ve yaprakları ışığa göre farklı renklerde parlar. Bu nedenle yanardöner adını almıştır. Bern sözleşmesine dâhil olan türün nesli, tarım ilaçları ve yayılan yerleşim alanları gibi nedenlerle tehlike altındadır.
 
© WWF-Türkiye
Türkiye'nin Canı
© WWF-Türkiye
95. Anadolu çokgözlüsü
Polymmatus hyancinthus
Ülkemiz çok sayıda endemik kelebek türüne de ev sahipliği yapmaktadır. Çokgözlü Anadolu beyazı (Polyommatus menalcas), Halikarnas esmeri (Maniola halicarnassus), Anadolu çok gözlüsü (Plebeius hyacinthus) Koçak’ın esmer perisi (Hyponephele kocaki) gibi kelebek türleri sadece Anadolu’da yaşayan endemik türlerdendir. Avrupa’da nesli ciddi şekilde azalan bazı türler ise Türkiye’de bölgesel olarak iyi korunan bazı sahalarda daha rahat görülebilmektedir. Anadolu çokgözlüsü geçmişte Romanya’da görülürken 1913 yıllından sonra Romanya’dan herhangi bir kaydı bulunmamış ve ülkede nesli tükenmiş olarak kabul edilmiştir. Türkiye’de ise güneyde Antalya, Isparta, Konya, Aksaray ve kuzeybatıda Afyon, Eskişehir, Bilecik ve Bursa’da kaydedilmiştir. Kaydedilen tek tehdit aşırı otlatmadır. Kovancı (2009), Uludağ’da koyun otlatılması nedeniyle bu türün besin bitkisinin baskı altında olduğunu ve bunun türü tehlikeye soktuğunu belirtmektedir.
 
© WWF-Türkiye
Türkiye'nin Canı
© WWF-Türkiye
96. Halikarnas esmeri
Maniola halicarnassus
Türkiye'nin sadece Bodrum Yarımadası'nın batısında kaydı olan bir kelebek türüdür. 1990 yılında tanımlanmıştır. Halikarnas esmeri, çayırlık ve çalılık alanlarda yaşar. Ana tehdit turizm nedeniyle süregelen yapılaşmadır.
 
© WWF-Türkiye
Türkiye'nin Canı
© WWF-Türkiye
97. Çokgözlü Fatma
Polyommatus fatima
Uçlarında koyu şeritleri olan gri mavi bir kelebektir. Benzer olan diğer türlerden farkı, kanat altındaki beneklerin daha büyük olmasıdır. Van ve Hakkari'de, 1300-3000 m'lerde dağların dik yamaçlarında bulunur.  
 
© Hartmut Jungius / WWF
Parnassius apollo
© Hartmut Jungius / WWF
98. Apollo Kelebeği
Parnassius apollo
Parnassius apollo, 2400 metrede zirveye yakın Tota Dağı eteklerinde yaşamaktadır.Apollo Kelebeği 360 günde gelişimini tamamlamakta ve 5 gün sonra uçabilmektedir. Ölmeden önce Sedum adlı bitkilere eşit aralıklarla 100 adet civarında yumurta bırakan kelebek yaşamını öyle tamamlar. Eşit aralıklarla bırakmasındaki neden hepsinin bitkiden eşit şekilde beslenebilmesini sağlamaktır. Apollo kelebeğinin nesli tehlikededir. Yaşam alanlarının tahrip edilmesi diğer pek çok türde olduğu gibi, bu tür için de en önemli tehdittir.
 
© WWF-Türkiye
Türkiye'nin Canı
© WWF-Türkiye
99. Harran kertenkelesi
Acanthodactylus harranensis
Tombul ve iri bir kertenkele olan harran kertenkelesinin boyu 25 cm'e kadar ulaşır. Çok dar yayılışlı bir kertenkeledir, bu nedenle koruma açısından çok hassas davranılmalıdır. Eldeki kayıtlara göre sadece Şanlıurfa'nın Harran ilçesi, Harran antik kenti civarında yaşadığı bilinmektedir. Seyrek bitkili, kumluk taşlık, step veya çölümsü bölgelerde yaşar. Üzerlik bitkisiyle ilginç bir birlikteliği vardır ve bu bitkinin kökleri arasındaki deliklerde yaşar. Nesli Tehdit altında bir türdür. Yoğun tarımsal faaliyetler, özellikle hayvancılık ve aşırı otlatma, insanlar tarafından rahatsız edilme, yaşam alanlarında çeşitli nedenlerle açılan çukurlar türün neslini tehdit eden unsurlardır.
 
© Urs Woy / WWF
Vipera kaznakovi
© Urs Woy / WWF
100. Kafkas engereği
Vipera kaznakovi
Koyu renk üzerine sarı, kızıl desenleriyle oldukça çekici bir tür olan Kafkas engereği, uluslar arası korumaya alınması gereken nesli tehdit altında türler listesinde olan bir yılan türüdür. Kuzeydoğu Anadolu Bölgesi'nde; Hopa, Arhavi, Borçka ve civarında sık ormanların bulunduğu alanlarda ve çayırlarda yayılış gösterir. Zehirli bir türdür ve zehiri insanlar için tehlikeli olabilir. Güzel görünüşü nedeniyle yurtdışına kaçak yollarla satılması ve yaşam alanlarının tarım, turizm, yerleşim alanlarına dönüştürülerek daraltılması nedeniyle sayıları çok azalmıştır.
 
© Hartmut Jungius / WWF
Varanus griseus
© Hartmut Jungius / WWF
101. Çöl varanı
Varanus griseus
Çöl ve yarı çöl alanlarda yaşayan çöl varanı 'dev kertenkele' adıyla da anılır. Anadolu'nın soyu tehlike altındaki en nadir canlı türlerinden biridir. Arazi çalışmalarında tespit edilen çöl varanlarının boyu 1.30 metreye kadar çıkabilmektedir. Çöl ve yarı çöl alanlarda yayılış gösterir ve dillerinin uzun, ince ve uçlarının çatallı olmasıyla dikkat çeker. Toprağı kazabilir ve ağaçlara tırmanabilir. Kurak alanlarda yaşayan kertenkelenin tarım alanlarının genişlemesi nedeniyle nesli tehlike altındadır.